8 Eylül 2009 Salı

Daha Kaç Tabut?


"kac tabut gomulecek yeraltina ve kac kisi gidecek habersiz uzaklara?
kac yalan yikacak guvenleri? kac satir yazilacak kader kitabına
ve kac dua edeceksin tanrina, kac damla gozyasi dokeceksin ugruna?
kac yarin bekleyeceksin? sonralara kac damla gozyasi?"

08 Eylül 2009, Eruh ve Çukurca'da çıkan çatışmalarda 7 vatan evladı şehit oldu. şehit edildi. Şehit olmasına izin verildi...

Hassasiyet denilen şey nedir hep merak etmişimdir. Kamuoyunun hassasiyetleri. Birilerinin hassasiyeti kabarmasın diye tabutun içine evine daha kaç çocuk gidecek? Daha kaç çocuk olmayan savaşa kurban edilecek. Daha kaç anne gitti gözümün bebeği diye ağlayacak? Daha kaç baba "VATAN SAĞOLSUN" diyecek. Daha kaç spiker hüzünlü ayakları ile şehit cenazesi haberlerini sunacak. Daha ne kadar Ahmet beyler'in hassasiyeti yüzünden Mehmet ağaların'nın evlatları toprak olacak. Allah'ım şahit ol. Bu haksız terkedişlere sebep olanları lanetliyorum. Allah'ım şahit ol, orada önceden görmediği coğrafyada son nefesini veren kardeşlerimin acısını içimde duyuyorum.
Senelerdir basit bayağı beşeri hedefler yüzünden kaybedilen hayatların hesabı nerde sorulur merak ediyorum.Elimden gelen dua etmek, sebebi ve sonucu olmayan bir kavga yüzünden toprak olmuş çocuklara... Ve bir daha başka çocukları toprağa vermemeye..

20 Ağustos 2009 Perşembe


DADDY COOL

Taraftarın performans gösterenlerden temel beklentileri vardır. Mesela en umutsuz anlarda bile sahada birşeyler yapabilmek için çırpınması, gol yapması, asist yapması, çalım atması gibi.
Taraftar genellikle bu özelliklerin tamamını bir sporcudan beklememekle birlikte nitelik kalemlerinden 2 tanesi nin bir oyuncuda toplanması oyuncunun sevgili olması için yeterlidir.
Ama Harry Kewell birazcık ayrıcalıklı,zira onun sahadaki koşuşu bile taraftara sempatik gelmekle birlikte asil ama alçakgönüllü, agresif ama centilmen tavırları tribünlerin kendinden geçmesine asıl sebep galiba. Galatasaray Spor Kulubü tarihinde attığı golden sonra özel müzik çalınan ve tezahürat yapılan ilk ve tek oyuncu. Evet onu seviyorlar. Çünkü onu üstün futbol yeteneklerinin yanında saha içindeki hal ve hareketleri ile sarı-kırmızı formaya Metin Oktay asaleti katan sayılı oyunculardan görüyorlar. Evet onu seviyorlar, attığı penaltı golünden sonra abartılı sevinmemesini fairplay ruhu olarak algılıyorlar. Evet onu seviyorlar kulubede otururken bile yüzünden eksik olmayan masum ama samimi tebessümü es geçmiyorlar. Bir zafer gecesinin sonunda, Harry Kewell o gece sahada kaç dakika kalmış olursa olsun, stadyumdan evlerine dönerken kafalarında sürekli aynı melodi dönüyor... Harry Harry Keweelll.. Harry Harry Keweeelll.

19 Ağustos 2009 Çarşamba



Siyaset arapça seyyase' den gelmektedir. "seyislik etmek", "atı eşeği idare etmek" anlamına gelir. Memleket insanında orası burası oynayan bugün siyah dediğine yarın beyaz diyen, ikiyüzlü sümüklü adamların bu işi yaptığı kanısı mevcuttur. Şimdi bir toplumda siyaset ikiyüzlü şerefsizlere malediliyorsa, o toplumdaki ikiyüzlü şerefsizler siyasete meyleder. Bu meyil siyaset arenasındaki tekyüzlü şereflileri tırnak içinde yazmadım anlarsınız artık, doğal seleksiyon tadında sindirir ve yok eder. Tabiki bütün bu tesbitleri halk nedzinde siyasinin veya siyasetin ne anlama geldiği genellemesinden yaptık. Teşbihte kusur olmaz derler o zaman tesbitte de kusur olmasın.


Bununla birlikte “çağdaş batılı toplumlar” , yediği kraker boğazına kaçıpta boğulma tehkilesi geçirecek kadar aciz tipler tarafından idare edildikleri dönemlerde bile siyaset meselesini biz “doğulu toplumlar” kadar iplememektedir. Sebebi şahanemiz şudur ki, siyaset denilen mefhum,meslek,hobi artık adını siz koyun, ilgili toplumların komşu tarlarları ile olan sıkıntılarında, işe girmelerinde, ticaret yapabilmelerinde, çocuklarını okula kaydettirebilmelerinde hiç mi hiç rol oynamıyor. Bizdeki durum malumunuz. Dolayısı ile ipin ucunun geldiği nokta aslında siyaset maskesi altında ülkede veya bölgede soysal kültürel ve ekonomik bir çok konu başlığına müdahale edebilme hakkı oluyor. E dolayısı ile talipliside çok. Bu kadar kaygan bir zeminde ayakta durmakta ustaların işi, siyasette ustalık ise iyi seyis etmekten iyi gütmekten geçiyor. Dolayısı ile yazımızın başında yaptığımız genelleme en azından bölgesel anlamda bu hipotez ile değer kazanıyor.


İşin ucunda rant olduğu zaman, seyisler çoğalıyor, bir seyis fazla büyürse diğerleri hemen geçmişi bir kalemde silerek platformlar oluşturuyor. Siyasi ideolojiler ve parti tüzükleri bir kenara bırakılıyor hatta ve hatta hayat görüşleri bir kenara bırakılıyor, renkler fontlar söylemler sloganlar birden değişiyor.. değişiyor.. değişiyor..


Aslında denmez mi “değişmeyen tek şey değişimdir” diye. Galiba öyle bir yere gidiliyor. İnanıyorum ki önümüzdeki asırda kimler tarafından nasıl yönetildiğini idrak ve tahlil edebilecek nesiller geldiğinde siyasette bizim için “memleket idaresi” kadar basit bir kavram olacak.